İşte çikolata!
İkinci haftamızın tümü çikolata ile doluydu ve tabii ki bundan şikayetçi olmak aklımdan bile geçmedi...
Yine bir öyküyü paylaşmak istiyorum sizinle.
Bir çocuk düşünün; 6 yaşında babası tarafından terkedilmiş. Annesi ve ablasıyla yaşama tutunmuş sımsıkı, derken hayat mücadelesi içinde anne rahmini aldırmak zorunda kalmış. İlerleyen yaşına ayakta durmaya çalışıyormuş, iki çocuğu hatrına. Yaşı 14 olan çocuk hergün, okuldan eve gelip yemek yapmaya başlamış annesine, ailesine. Derken bir bakmış ki mutfakta çok mutlu, olmak istediği yer orası. Ama tatlı yapmayı daha çok sevmiş, yemek yapmak hobim tatlı yapmak ise mesleğim olmalı demiş 18'inde ve annesinin ve tatilde çalışmaya başladığı restoranın sahibinin desteğiyle kendisini Curaçao'dan Paris'te bulmuş. Karayip Denizi'nde yer alan Hollanda Antillerinin rüya adacıklarından biri olan Curaçao'da 4 mevsim yaz yaşanıyormuş. Evet 18 yaşındaki genç arkadaşım Luici burdan geliyor ve ilk defa dün hayatında ilk kez evet ilk kez kar görmenin heyecanını yaşadı ve biz de onun yanındaydık. Sevincini görmeliydiniz. Dakikalarca havaya bakıp, karın yüzüne inişini hissetmeye çalıştı. Ayrıca mutfakta da inanılmaz yetenekli biri. Hedefi diplomayı almak, fransızların pastacılıkta en önemli mekanlarından La Durée'de staj yaparak, en az 7 yıl Paris'te çalışmak, para biriktirmek ve sonrasında mutlaka evine dönüp Curaçao'da kendi yerini açmak ve kendi insanlarına öğrendiği tüm bu güzel tatlıları tanıtmak...Yaşı çok genç ama ne istediğini çok iyi biliyor.
Önemli olan da bu değil mi?
Ayrıca dün de okuldan rehber eşliğinde tevellütü 1903'lere dayanan Angelina adlı ünlü pastaneyi ziyarete gittik. Tüm müşterilerin arasından geçerek, hatta kapının önündeki 15 metrelik sıraya rağmen beklemeden içeri girerek aşağı mutfağa inmenin ayrıcalığını yaşadık...Proust'tan Coco Chanel'e pek çok ünlünün vazgeçemediği tatlar sunan Angelina'nın en sevilen lezzetleri sıcak çikolatası ve meşhur Mont Blanc'ı...Adını meşhur dağdan alan bu tatlı kestane püresiyle kaplı enfes bir tat. Ayrıca şeften aldığımız bilgiye göre Angelina'da günde 150 adet kadar milföy ve mont blanc ve yine günde 180 ila 200 litre sıcak çikolata satılıyormuş, artık gerisini siz tahmin edin. Aşağıda vitrininden bir kesit gördüğünüz bu pastane gibi niceleri var Paris'te... Artık butik gibi insanlar vitrin camlarına yapışıp tatlı modellerine, renklerine ve fiyatlarına bakıyor. Ve yine Paris'te bu tatların alıcısı gerçek anlamda çok. Bir dilim milföye bu pastanede 5 euro ödeyip yiyecek kitleyi bulmak çok da zor değil demek istiyorum. Evet yanlış okumadınız burda dilim pastaların fiyatı 5 ila 10 euro arasında değişiyor.
Facebook'tan sürekli kendimi güncellemeye çalıştığım üzere bu hafta ellerimiz çikolataydı gerçekten. Neler yapmadık ki! Kahvelisinden, truffuna, badem ezmelisinden kuru meyvelisine tam bir lezzet şöleni. Ne yazıktır ki türkçenin mutfak terminolojisindeki eksikliği beni çok zorluyor. Mesela bildiğiniz kuvertür çikolatasını belli bir deceye ısıtıp sonra belli bir ısıya düşürüp tekrar belli ısıya çıkarma işlemine türkçe bir karşılık bulamıyorum. İngilizcede tempering, fransızcada mis au point diye geçen işlemin ne yazık ki türkçe bir adı yok. Isı ayarlaması veya kıvamına getirmek sanırım en ideal isim olacak bu işlem için. Çikolatalara istenilen formu vermek için bu işlemden geçirmek şart. Ve bu işlem bir hayli zaman alan meşakkatli bir iş...
Aşağıda gördüğünüz tatlı ise 3 çeşit çikolata musundan oluşuyor. Hepsini aynı yükseklikte dökmek kolay olmadı ama sanırım başardım. Adı Bavarois... Mus bazlı bir tatlı, bu mus genelde meyvelerden ve bu örnekte olduğu gibi bazen de çikolatadan yapılan katlardan oluşuyor.
Bundan başka gluten içermeyen bir tatlı öğrendik bu hafta. Tarifini en kısa zamanda paylaşacağım sizinle...
Dün yılın ilk karını yaşadım. Lapa lapa yağdı kar ama yer yeterince soğumadığı için tutmadı. Soğuklar devam ediyor burda, ama yeter ki içimiz sıcak kalsın...
Tatlı bir haftasonu diliyorum hepinize,