22 Temmuz 2012 Pazar

Damla Sakızlı Muhallebi

Dertleri balonlara doldurup gökyüzüne salma zamanını kaçıran genç kız bu tuhaf karşılaşma hakkında ne diyeceğini bilemeden yutkundu ve gözlerini kapadı. Herkes halihazırda tüm sorunlarını içine üflediği balonların ağızlarını sıkı sıkıya bağlamış ve çoktan körfezin en rüzgar alan koyundan havaya salmıştı bile...Bu köyün geleneklerinden haberdar olmayan genç kız, sırtında çantası ordan oraya gezerken düşürmüştü buraya yolunu. Kendi kendine söz verdi gelecek yılın aynı zamanı gelip o da üfleyecekti dertlerini, sıkıntılarını gökyüzüne...Birikecekti nasılsa yenileri gönlünde...


Keşke böyle kolay kurtulabilsek değil mi problemlerden? Gerçekte hep yüzyüze yaşadığımız, bazen içinden çıkamadığımız bazen çıkarılmadığımız, başkalarına ve başka işlere bağlı dertlerimiz. Hep sevinçten havaya uçsak...Deyimdeki gibi sıkıntıdan şişmesek.
Hafif kalsak. Hafif yaşasak.
Bunun için hayat boyu sürecek bir çözüm bulmuş insanlar tanıdım kısa tatilimizde. Bir ailenin, buraya kim gider diyebileceği bir noktada kurduğu güzelim hayatından etkilenmemek olanaksız. Yolunuz düşerse siz de gidin, hatta yolunuzu düşürün ve siz de onlar gibi yaşayın bir süreliğine de olsa. 
Karaburun Yeniliman mevkiinde Ata'nın yerinden söz ediyorum. Gastronomi anlamında hilafsız yediğim en güzel meze ve deniz ürünleriydi, tadına doyamadık. Tazecik, bahçeden toplanan ege otlarıyla hazırlanan mezeler bizi büyüledi. Günlük yakalanan bir ahtapot bu kadar mı enfes pişirilir? Balıklar da keza aynı tazelikte. Aynı gün denizden ne çıkarsa akşama masada. Meğer ben ufak ufak tabaklarda uzun uzun muhabbet edilen sofraları ne de çok seviyormuşum! Hele de muhabbete balıkçı Erol abi gibi derya birinin eşlik etmesi ne keyifti. Ama ne hikayeler! Hepsi birbirinden renkli, bazen hüzünlü bazen korkunç bazen de komik anılar.
Gündüzleri ise sonsuzluk hissi veren denizin kıyısında dalga sesleri ve dinginlik! Şıkır şıkır bir su. Enfes bir esinti...Eğlenen, arkadaş edinen, kedilerin peşinde, doğanın tam ortasında kah suda kah karada mutlu bir çocuk, kızım Defne ve diğer tüm mutlu çocuklar...

Haliyle ege'den dönünce, oralar hakkında daha çok öğrenince, irmik hanım'da bu tatlısında oralardan bir malzeme katmak istedi tarifine. Damlasakızı. Enfes aroması ile muhallebiye verdiği hafiflik tartışılmaz. Bu arada bir tatlıcı olarak paylaşmalıyım ki hayatımda ilk kez tattığım enginar reçeli de pek fark yarattı kahvaltılarımızda, evet doğru okudunuz. Enginar karanfille enfes bir reçel halinde sunuldu önümüze.
Belki muhallebi bir klasik türk mutfağında ama çocuğuna ya da ani misafirine hızlıca bir tatlı yapmak isteyen birilerinin imdadına yetişebilir bu tarifim. 
Seneler önce pek sevgili halamdan almıştım bu reçeteyi, dayanamayıp kendimce uyarlama yaptım tabii yine...




Malzemeler
6 kase için

1 kilo sat
2 fincan mısır nişastası
1 paket vanilya
120 gram tereyağ (yaklaşık 4 çorba kaşığı)
1 su bardağı toz şeker
1 diş damlasakızı
file badem (isteğe bağlı)




Yapılışı:
Muhallebi yapımından daha kolay ne olabilir? Tüm malzemeleri tencerede ara vermeden karıştırıyoruz. En son yağını ve vanilyayı ekliyoruz. Biraz dinlendikten sonra mikser marifetiyle soğuyana dek çırpıyoruz. Yaklaşık 15 dakika. Kaselere servis edip üzerini bademle süslüyoruz. Buzdolabına atıyoruz. Yemeden yanında yatıyoruz!!!

Fotoğraflar için eşime teşekkürler ediyorum...