30 Temmuz 2012 Pazartesi

Böğürtlenli Keşkül

Serinletici yaz tatlıları serisi devam ediyor...
Kızım ve ben sütlü tatlı tutkunuyuz. Klasik olarak yaptığım tüm sütlü tatlılar kaselere servis edildikten sonra tencerede kalanlar kendisi tarafından mideye indirilir. Her çocuk gibi o da bundan büyük keyif alıyor. Neden acaba?

Bebekliğimin ve kızımın bebekliğinin meşhur tarifi olan pirinç unu muhallebiyi biraz hindistan cevizi ilavesiyle keşküle dönüştüren İrmik hanım bununla da kalmadı, çok sevdiği böğürtleni de tarife ekleyerek biraz alafrangalaştırdı.


Her çocuk için enfes bir tatlı. Hele bu kavurucu günlerde dondurmaya alternatif...
Bu arada böğürtlenin de sayısız faydası mevcut.
Netteki araştırmama göre faydaları şöyle, 
üşenmeyin okuyun...

*Yapılan bir araştırmaya göre özefagus kanserine karşı koruyucu özelliği bulunmaktadır. Ayrıca kolon kanserine karşı da faydası bilinmektedir. İçeriğinde bulunan siyanidin adlı bir madde tümör gelişimini önlemekte.
*Böğürtlen C vitamininden zengin bir meyvedir. Yaşlanmaya karşı koruyucu, belirtileri azaltıcıdır.
*Antioksidan oranı yüksek olan böğürtlen bağışıklık sistemini güçlendiren mucizevi bir besin.
*İçeriğindeki antosiyaninlerden dolayı şeker hastalığına da karşı koruyucu, belirtileri azaltıcı özelliği vardır.
*Pektin içeriği yine yüksek olan böğürtlen kolesterol seviyesinin de azalmasında faydalıdır.
*Potasyumdan zengin olması nedeniyle kan basıncını, tansiyonu düzene sokar.
*Yüksek oranda K vitamini içermesi özellikle bayanlarda osteoporoza karşı korumakta.
*Kalori miktarının da düşük olması, yaklaşık 1 avuç kadarı 60 kalori, diyet yapanların da rahatlıkla tüketebileceği bir meyvedir.
*Kan şekerini dengeleyici özelliğinden dolayı yeme ataklarını azalttığı araştırmalarca desteklenmekte.
*Omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinden de zengin bir meyve olan böğürtlen sinir sistemini onarıcı, depresyona karşı koruyucu, hafızayı güçlendirici özelliği bulunmaktadır.





Tarifim ise şöyle:
6 kişi için


1 kilo süt
8 tepeleme kaşık toz şeker
8 tepeleme kaşık pirinç unu
1 çorba kaşığı hindistan cevizi
yarım paket vanilya
20 adet kadar böğürtlen


Süt tencerede hafif ısıtılır ve içine pirinç unu (bir gece önceden ıslattığımız pirinci mutfak robotundan geçirerek kendi pirinç ununuzu da hazırlayabilirsiniz), şeker katılır. Sürekli karıştırarak pişirilir. Kaynamaya başladıktan sonra 3 dakika kadar orta ateşte karıştırmaya devam ederek pişirilir. Hindistan cevizi ve vanilya eklenir. 
Kaselere servis edilir.
Meyve ile süslenir.
Afiyet olsun.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Annemin Güllacı

Duşun içinde ufak bir sandalyeye oturmuş, saçlarımı minik ellere bırakmıştım bu akşam. Köpük köpük saçlarımı okşarcasına yıkarken, bana gözlerimi ellerimle kapatmamı, yoksa gözlerimin yanabileceğini hatırlatan kızımın önünde, sırtımı hafif eğmiş, oturan fetus halini alıp, ellerimle gözlerimi sımsıkı kapatmıştım ki birden tam 30 yıl geriye sardı beynim. Aynı pozisyonda anneciğimin önünde oturduğum ana gittim. Göz pınarlarım birden acıdı. Ağlamak istedim. Ve Defne'ye anlatmaya başladım.
''Biliyor musun yavrum, ben senin yaşındayken musluğu açtığımız anda sıcak su olmazdı, önce banyomuzdaki şofbeni yakardı annem...Sıcak su için beklenirdi. O zamanlar duş başlığı diye de birşey yoktu. Duvardan çıkan musluktan gri mermer kurnaya dolan suya daldırılan bakır tasla yıkardı annecim beni, su hiç durmazdı, durmadan akardı...''
Burdan sonrası belleğimde akıverdi hızlıca, o saçlarımı titizlikle durularken. Elde örme lifler, ki babaannem örerdi çoğunlukla, lavanta kokulu Haci Şakir sabunla köpürtülürdü. Blok sabun, öyle sıvı falan değil, lifler orlondan şimdikiler gibi plastikimsi değil...Şampuanımız Blendax'tı, mavi ince belli, tırtıklı, beyaz kapaklı şişe. Mis gibi kokardı. Evde herkes aynı şampuanı kullanırdı, öyle erkeği dişisi yoktu şampuanın, ya da yağlı saça ayrı kuru saça ayrı. Banyodan çıkarken arkamdan buharda çıkardı. Öyle ki parmaklarım buruşurdu. Niyeyse hep sıcak yapılırdı banyo, şimdi duş alınıyor...hoop çıkılıyor.

Kah şaşırarak kah merakla beni dinledi meleğim ve ben canım annemi andım yeniden. Ben çıkınca arkamdan kardeşimi yıkardı. Ne meşakkatli dönemlerde büyümüşüz biz, farkında bile değiliz. 
Sağol annecim, beni temizlediğin için, beni kirlerden arındırdığın için... Şimdi ben de anneyim, ve minneti ancak öğreniyorum.

ANNEMİN GÜLLACI
6-8 kişilik

5 yaprak güllaç
1 buçuk litre süt
1 bardak şeker
ceviz






Yapılışı:
Süt kaynar kaynamaz ocaktan alınır. Şeker karıştırılır. Parmak girebilecek kadar ılıtılır.
Klasik dikdörtgen fırın kabına güllaçlar parlak yüzeyleri üste gelecek şekilde kırılarak serilir.
Süt yavaşça güllacın üzerine boca edilir.
Buzdolabına atıldıktan iki saat sonra servis edilir.
Ben cevizli severim ama fıstık fındık ne isterseniz serpebilirsiniz.


Bu soğuk ve enfes tatlı sofralarınızı şenlendirsin.

Afiyet olsun.




22 Temmuz 2012 Pazar

Damla Sakızlı Muhallebi

Dertleri balonlara doldurup gökyüzüne salma zamanını kaçıran genç kız bu tuhaf karşılaşma hakkında ne diyeceğini bilemeden yutkundu ve gözlerini kapadı. Herkes halihazırda tüm sorunlarını içine üflediği balonların ağızlarını sıkı sıkıya bağlamış ve çoktan körfezin en rüzgar alan koyundan havaya salmıştı bile...Bu köyün geleneklerinden haberdar olmayan genç kız, sırtında çantası ordan oraya gezerken düşürmüştü buraya yolunu. Kendi kendine söz verdi gelecek yılın aynı zamanı gelip o da üfleyecekti dertlerini, sıkıntılarını gökyüzüne...Birikecekti nasılsa yenileri gönlünde...


Keşke böyle kolay kurtulabilsek değil mi problemlerden? Gerçekte hep yüzyüze yaşadığımız, bazen içinden çıkamadığımız bazen çıkarılmadığımız, başkalarına ve başka işlere bağlı dertlerimiz. Hep sevinçten havaya uçsak...Deyimdeki gibi sıkıntıdan şişmesek.
Hafif kalsak. Hafif yaşasak.
Bunun için hayat boyu sürecek bir çözüm bulmuş insanlar tanıdım kısa tatilimizde. Bir ailenin, buraya kim gider diyebileceği bir noktada kurduğu güzelim hayatından etkilenmemek olanaksız. Yolunuz düşerse siz de gidin, hatta yolunuzu düşürün ve siz de onlar gibi yaşayın bir süreliğine de olsa. 
Karaburun Yeniliman mevkiinde Ata'nın yerinden söz ediyorum. Gastronomi anlamında hilafsız yediğim en güzel meze ve deniz ürünleriydi, tadına doyamadık. Tazecik, bahçeden toplanan ege otlarıyla hazırlanan mezeler bizi büyüledi. Günlük yakalanan bir ahtapot bu kadar mı enfes pişirilir? Balıklar da keza aynı tazelikte. Aynı gün denizden ne çıkarsa akşama masada. Meğer ben ufak ufak tabaklarda uzun uzun muhabbet edilen sofraları ne de çok seviyormuşum! Hele de muhabbete balıkçı Erol abi gibi derya birinin eşlik etmesi ne keyifti. Ama ne hikayeler! Hepsi birbirinden renkli, bazen hüzünlü bazen korkunç bazen de komik anılar.
Gündüzleri ise sonsuzluk hissi veren denizin kıyısında dalga sesleri ve dinginlik! Şıkır şıkır bir su. Enfes bir esinti...Eğlenen, arkadaş edinen, kedilerin peşinde, doğanın tam ortasında kah suda kah karada mutlu bir çocuk, kızım Defne ve diğer tüm mutlu çocuklar...

Haliyle ege'den dönünce, oralar hakkında daha çok öğrenince, irmik hanım'da bu tatlısında oralardan bir malzeme katmak istedi tarifine. Damlasakızı. Enfes aroması ile muhallebiye verdiği hafiflik tartışılmaz. Bu arada bir tatlıcı olarak paylaşmalıyım ki hayatımda ilk kez tattığım enginar reçeli de pek fark yarattı kahvaltılarımızda, evet doğru okudunuz. Enginar karanfille enfes bir reçel halinde sunuldu önümüze.
Belki muhallebi bir klasik türk mutfağında ama çocuğuna ya da ani misafirine hızlıca bir tatlı yapmak isteyen birilerinin imdadına yetişebilir bu tarifim. 
Seneler önce pek sevgili halamdan almıştım bu reçeteyi, dayanamayıp kendimce uyarlama yaptım tabii yine...




Malzemeler
6 kase için

1 kilo sat
2 fincan mısır nişastası
1 paket vanilya
120 gram tereyağ (yaklaşık 4 çorba kaşığı)
1 su bardağı toz şeker
1 diş damlasakızı
file badem (isteğe bağlı)




Yapılışı:
Muhallebi yapımından daha kolay ne olabilir? Tüm malzemeleri tencerede ara vermeden karıştırıyoruz. En son yağını ve vanilyayı ekliyoruz. Biraz dinlendikten sonra mikser marifetiyle soğuyana dek çırpıyoruz. Yaklaşık 15 dakika. Kaselere servis edip üzerini bademle süslüyoruz. Buzdolabına atıyoruz. Yemeden yanında yatıyoruz!!!

Fotoğraflar için eşime teşekkürler ediyorum...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Naneli Limonata

Bir bardak yaz serinliği benden size...
Çok bunaltıcı, çok düşündürücü, çok yoğun günler bu günler. Biraz olsun serinlemek, gözlerimizi kapatıp limonla nanenin muhteşem uyumunun tadını çıkartmak belki birkaç dakikada olsa bizleri başka dünyalara götürebilir inancıyla paylaşıyorum bu tarifimi. Tatile çıkanlar için mutlu, henüz çıkamayanlar için umutlu bir halde...






Naneli Limonata


Malzemeler:
4-5 dal taze nane
3 limon
4 su bardağı + 1 lt su
200 gr yaklaşık bir su bardağı şeker
Bol buz




Önce nane şurubumuzu hazırlayalım:
2 limonun sadece ince kesilmiş kabuğu, naneler ve şekeri 4 su bardağı kadar suda kaynatalım. Bir iki taşım kaynayıp şeker eriyince ateşten alalım, tencerenin kapağını kapayalım ve 2 saat kadar dinlenmeye bırakalım.


Sonra suyu süzelim. Bu şurubu buzdolabında 3 güne kadar tutabilirsiniz. Canınız istediğinde tekrar aynı oranlarda kullanarak yeni bir limonata hazırlarsınız.
Şimdi bu şurubun yarısını 1 lt su ve 3 limonun suyu ile karıştıralım, bol buz ekleyelim, limon dilimleri ve nane yapraklarıyla süsleyelim.




Ev yapımı limonatanız hazır. Marketten almaya değmez inanın bana.
Afiyet olsun!!